İtaat etmiyoruz çünkü; bu düzenin bizden beklediği “iyi/hanım/namuslu/bakire/eş” olmayı reddediyoruz.
Bizler dışarıda çalışsak da çalışmasak da erkek-kadın hepimize belletilen “görevlerimizi” yerine getirmekten; evdeki bütün işleri; yemek, bulaşık, çamaşır, çocuk ve yaşlı bakımını üstlenmekten, “kutsal analık” vazifemizi sürdürmekten, bize değil, illa ki kocamıza, babamıza ait olan “namusumuza” halel getirmemekten, bizden beklenen cinsel rollerimize uygun olarak yaşamak zorunda kaldığımız “mutsuz vazifelerden” bıktık. Ama isyanımız bıkmaktan kaynaklanmıyor. İsyanımız bu erkek düzenin yalancılığından/ikiyüzlülüğünden kaynaklanıyor. Çünkü bu düzenin pusulası, kadınların emeklerine, bedenlerine ve kimliklerine el konulması üzerine kurulu. Bu nedenle namusumuzu okullardaki bekaret kontrolleri ile “devlet”, ailede “töre” bizim kanımızla koruyor(!).